Calipso Fish Restaurant, Küçükyalı/İstanbul

Kısa zaman aralıklarıyla uğradığım, misafirlerimi ağırladığım ve balık restaurantı önerim sorulduğunda aklıma ilk gelen ve tavsiye ettiğim mekan Calipso’dur. İstanbul’da bu kaliteye ulaşan az sayıda balık lokantası olduğunu düşünüyorum. Bebek Balıkçısı, Eftalya, Park Fora, Lacivert... gibi hem lezzet hem de fiyat olarak yukarıda olan mekanlardan lezzet olarak aşağıda olmayan, fiyat olarak da sizi üzmeyecek konumda bir restaurant Calipso.

Calipso’nun diğer restaurantlardan önemli bir farkı var. En azından benim için. Sahipleri her an işin başındalar. İşi sürekli geliştirme, her gün daha iyisini sunma/başarmaarzuları, müşteriye olan samimi yaklaşımları ve her müşteriye kendi evinde,  en güzel yemekleri yiyormuş hissini yaşatmaları.

Bir ingiliz atasözü vardır: “Türk gibi başla. İngiliz gibi bitir”. Biz Türkler, bir işe başlamada çok atak ve hevesliyizdir, fakat işleri son dakikaya ertelemeden, zamanında tamamlama konusunda aynı heves ve başarıyı çoğu zaman gösteremeyiz. Calipso’nun başarısı ve farkı, yaptığı işe Türk gibi başlayıp, İngiliz gibi devam etmesinden kaynaklanıyor.

Calipso’yu meze, ara sıcak, balık ve tatlı olarak dört ayrı skalada değerlendirdiğimde; Calipso’nun fark yarattığı alanların ara sıcaklar ve tatlılar olduğunu yazmam hatalı olmaz. Calipso’da meze ve ara sıcaklardan sonra genelde doyduğum için çoğu zaman ana yemeğe geçemeden yemeği tatlı ile bitirmek zorunda kaldım. Bu nedenle ana yemek konusundaki tavsiyelerim sınırlı kalabilir.

Calipso’ya gidecek ve balık yemek niyetindeyseniz yemeğe oturmadan önce meze ve ara sıcakları sınırlı tutmanız öneririm.

Calipso, taş fırını olan ender balık restaurantlarından birisi. Organik ürünler sunması restaurantın ana özelliklerinden. Sundukları tüm ekmekleri kendileri yapıyorlar. Yemek öncesi her masaya servis ettikleri değişik ot ve baharat karşımından yapılmış ve formülü kendilerine özgü 2 farklı başlangıç tabağı yemeğin devamı için size sürprizlerle karşılaşacağınız mesajını sofraya oturur oturmaz hemen veriyor.

Hepsini ayrı ayrı yazamayacağım çok fazla sayıda mezenin arasından somon lakerda, girit ezmesi ile patlıcan ezmesini denemenizde fayda görüyorum.

Ara sıcaklardan özellikle lezzet topu, balık mantısı ve ege otlarından yapılmış, yoğurtla sundukları mücver Calipso’ya özgü inanılmaz güzellikte lezzetler. Lagos ile değişik lezzetlerin birarada buluştuğu küçük lezzet topunun damağınızdaki etkisi büyük oluyor. Karidesten yapılmış balık mantısı (karides mantı) ise alıştığımız mantının dışında alışılmadık bir damak tadı sunuyor. Mücver denince de aklıma artık hep Calipso geliyor.

Kalamar ızgarayı, boru şeklindeki kalamarları dikine kesipdövülmüş biftek şeklinde açtıktan sonra kekik ve kırmızı biberli olarak sunmaları, kalamarın tüm yüzeylerinin aynı derecede pişmesini sağlıyor. Bu da kalamar ızgarayı lezzet olarak farklı bir boyuta taşıyor.

Balık köftesi balık artıklarından değil, balık ve ege otları karşımından yapılıyor. Balık köftesini ara sıcak olarak değil, ana porsiyon köfte ızgara olarak dahi yiyerek, masadan mutlu olarak kalkabilirsiniz.

Balık restaurantların yaratabilecekleri en önemli fark taze, iyi balık bulmaları ile pişirme tekniklerinden geçer. Bugüne kadar Calipso’da taş fırında pişirilen tüm balıklardan memnun kaldım. Balık konusunda şefin önerisini dikkate almanızı not ederek; fırında patatesin yanında taş fırında kılçıksız sarı kanat, minekop ve lüferi deneyebilirsiniz. Restaurant’ın girişindeki balık dolabında çok sayıda balık ve deniz kabuklusunu bulabiliyorsunuz.

Çok denk gelmeme rağmen yemediğim deniz böceği Calipso’da merak ettiğim, benim için de eksik kalan bir lezzet.

Tatlılar Calipso’nunbelki de en başarılı olduğu alan. Aralarından 3 tanesini özellikle yazmadan geçmek istemem: Oscar, Nirvana ve Panna Cotta. Oscar ve Nirvana, Calipso’nun formülünü kendi geliştirdiği ve isimlendirdiği lezzetler. Her ikisi de şekersiz olan bu tatlılardan; Oscar taze meyvelerden, Nirvana ise kuru meyvelerden yapılıyor. Nirvana ve Oscar’ı toplu üretime geçerek piyasaya yeni ürün olarak sunsalar, Calipso’yu işletmenin ötesinde bir kazanç sağlayacaklarını rahatlıkla söyleyebilirim.

Hafif bir tatlı tercih edecekseniz Panna Cotta’yı öneririm. Bugüne kadar en güzelini Eataly’i de yediğim Panna Cotta’yı artık Calipso’dan başka bir yerde yemiyorum. Manda sütünü çırparak yaptıkları Panna Cotta’yı özel bir sosla beraber sanatsal bir güzellikte sunuyorlar. Yemeseniz bile, sadece görüntüsü için sipariş verebilirsiniz.

Bugüne kadar Calipso’da yemek yediğimde sadece tek bir çeşit tatlı yiyerek masadan kalktığım olmadı.

Calipso’nun geliştirilmesi gereken üç yönü olduğunu düşünüyorum: 1) Sundukları kahve ile çayın kalitesi, 2) Oldukça sınırlı şarap kavı ve 3) Dondurma.

İki yıldızlı bir michelin restaurant seviyesindeki bu tür bir mekan müşterilerine çok daha iyi demlenmiş ve kaliteli bir çay sunmalı. Çay markasını yakın zaman önce değiştirmelerine karşılık, yemeğin finalinde mekanın muhteşem tatlılarının yanında sunulan çay ve kahve konusunda küçük de olsa hayal kırıklığına uğrayabiliyorsunuz. Calipso iyi çay demlemeyi de bilen bir barista istihdam ederek bu açığı kolaylıkla kapayabilir. Çay ve kahve tiryakisi olan biz Türkler için çoğu mekanın en çok dikkat etmesi gereken bu konuda belirli bir kaliteyi yakalayamadığını görmek üzücü.

Yukarıdaki iki alandaki iyileştirmeyle birlikte dondurma olarak da hazır paketlenmiş market dondurması kullanmak yerine, daha niş bir dondurmaya yönelmeleri burayı İstanbul’un en iyi  restaurantı konumuna rahatlıkla taşıyacaktır.

İstanbul’da yaşıyor, balık ve balık ürünlerini seviyorsanız, bugüne kadar Calipso’ya gitmemiş olmanız sizin için bir kayıp olacaktır.

Etiketler: doruk, özcan, calipso, balık,

Yorumlar